Salı, Kasım 20

31. İstanbul Kitap Fuarı

fuardan bir görüntü - resmi sitesinden alıntıdır
Sabahtan neşeyle yola koyuluyorum. Taksim'in altı üstüne gelmiş, ücretsiz servis yok. Herkesin "Çok kolay, hemen önünde iniyorsun!" dediği metrobüsle gideceğim. Zincirlikuyu'dan binip körükte yer bulduğumda kendimi hala şanslı hissediyorum. Virajlarda dönerken çantamın yerdeki yuvarlakla birlikte uzaklara uçuşu olmasa kendimi daha rahat hissedebilirdim elbet.
Avcılar'da Beylikdüzü metrobüsüne yaptığım aktarmadan sonra kendimi uzaktan fuara bakar buluyorum. İçimdeki maşuğa kavuşmayı bekleyen aşık daha bir mutlu oluyor,  "Beni bekleyin!" hissiyle doluyor içim. Üst geçitten hızlıca yürüyüş, Tüyap'ın arka taraflarından dolanış derken fuar girişine varıyorum.
Zincirlikuyu-fuar kapısı arası tam bir saat sürüyor benim için. Zamandan tasarruf etsek, rahatlıktan ödün veriyoruz, kabul etmeli artık o kadarını. "Bir yerden veren, diğer taraftan alır." felsefesini çoktan benimsemişim.

Aşık ve Maşuk kavuşabilir mi? Belli bir noktaya kadar. Uzaktan ay cemalini ancak görebilir, kirpikleri tig olur kalbini dağlar. Kitaplarla aramızdaki ilişki de bir boyuta kadar yaşanabiliyor, nedeni elbette pahalılık. Bir kitabın ederi 20 liraya yaklaşıyorsa orada bir sorun var demektir.
İnsan kendini tüketim çılgını gibi hissediyor, ruhu tükeniyor hesaplama yaparken: "Akbilde para var mıydı? Bu kitabı alsam, eve dönebilir miyim?" ve daha nicesi... Fuarlar aslında ne öğrenciye ne de kendi yağında kavrulmaya çalışanlara hitap etmiyor. Evet indirimler var ama her zamanki %20-%30 civarındaki indirimler, ki onlar da bir çözüm olmaktan uzak...

Turkuvaz Yayıncılık "tanesi 3 lira" kitaplarıyla bu yarama biraz merhem oldu denilebilir. Anlaşmaları biten yazarların kitaplarını ucuzdan satıyorlarmış, açıklama bu.

Keskincolor standı her zaman en sevdiğim noktalardan biri olagelmiştir. Bu sefer gözüme biraz boş gözüktü ama o boşluk hissi sizi yanıltmasın. Çok güzel ajandalar, not defterleri var. Bilmemkaç avroluk fiyatın gereksiz miktarda fazla Türk Lirası'na çevrildiği Moleskine defterlerin uygun fiyatlı benzerleri, çok güzel İstanbul-minyatürümsü motifli not defterleri, takvimleri ve elbette ajandaları... Hemen kendime bir 2013 ajandası edindim, o ajanda olmadan ben bir hiçim.
Cağaloğlu'ndaki dükkanları benim için şekerci dükkanından farksız, cebimdeki kocaman deliği dikip kara kediye emanet ettiğim sermayemi toparlayabilirsem uğrayacağım. Bir gün...

Kültür A.Ş.'nin "İstanbul'un Yüzleri" serisine aşık oldum! İstanbul'un 100 Şarkısı, Yalısı, Yemeği, Sanatçısı, .... liste bu şekilde uzayıp gidiyor. Birbirinden ilgi çekici bir sürü kitap hazırlamışlar. Hepsi de birbirinden özenli, güzel baskılı. İçimde kaldı diyebilirim. Fuar fiyatı 15, normalde 20 imiş. Kitap başına elbette. Baskı kalitesine dair biraz bilgi ve birkaç kitabın görüntüsü bu sitede mevcut.
Açık açık, çiğ bir şekilde yazdığım için affedin: Geniş bir kütüphanesi ve dolu bir cüzdanı olanlar kaçırmasın.

Üç çeşit açlığı dindirmeye çalışan kitaplar çoğunluktaydı bana sorarsanız:
Ruhi açlık: Dini kitaplar
Hayalgücü açlığı: Fantastik kitaplar
Mide açlığı: Yemek kitapları!

Elbette akli açlığa yönelik düşünce kitapları da vardı ama bence azınlıktaydılar, o yüzden onlara ayrı kategori açmıyorum. Çocuk kitapları da şu an beni alakadar etmediğinden onlara da değinmedim, ama merak etmeyin çocuklar fuarın bu seneki teması sebebiyle ön planda tutulduğundan her çeşit çocuk kitabını rahatça bulabilirsiniz.

Yemek kitaplarında da inanılmaz bir gelişme var. "Oktay Usta'dan 18274 Tarif!" kitaplarından bahsetmiyorum. Yöresel yemekler, muhteşem baskılı-resimli kalın ciltli kitaplar, daha neler neler... İlgilenenler için tam bir cennet. Hele bir tane iğne oyalı aralığı olan kitap çok hoşuma gitti, Boyut Yayınevi'nden çıkan "Annesinin Kızı" isimli bir tarif kitabı... Kitabın tanıtımından ufak bir alıntı: "Tasarımcı Güler Sarıgöl Köymen'in , Anne yemekleri hepimizin çocukluğudur diyerek yola çıktı ve kendi gibi anne yemeklerini özleyen 40 anne kızla birleşerek kitabını oluşturdu..."

Bedava dağıtılan gazete kitap eklerinden de bol bol topladım. Şu ana kadar açık arayla en iyi kitap eki benim gözümde Habertürk'ünki oldu. Elbette büyük topların ekleri dağıtılmadığından onlara dair yorumlarım eksik.

Fuarın sinir bozan tek kısmı: Çocuklar. Bağıran çağıran, üstünüze doğru koşan, itiştiren, "Bedava kitap aralığııııı!" nidaları atan, dayaklık, insanı "Bunlar böyleyse anaları babaları kimbilir ne biçimdir, topu falakaya çekile!" gibisinden düşüncelere gark eden çocuklar...
Neden fuar yönetimi çocuk yayınlarını bir salonda toplayamıyor, neden okullar ilk geldiklerinde o kısma yönlendirilmiyor? Çocuklar okumalı, kitapları sevmeli, fuarlara gelmeli evet, evet ve evet ama tam olarak beklentinizi karşılayan hangi senaryo? Çocuklara göre düzenlenmiş bir salonda, kendi yaşına uygun kitaplarla haşır neşir olması mı yoksa tam bir keşmekeş içinde erotik vampir kitaplarına, aşk kitaplarına saldırması mı?
Yanlış anlaşılmasın, erotik vampir kitaplarına veya aşk romanlarına karşı değilim. Karşı olduğum kısımlar bu kitapların 9-10 yaşında çocuklar tarafından ellenmesi ve tabii ki çocukların çoğu insan gibi yetiştirilmediği için normal ziyaretçileri rahatsız etmeleri.

25 Kasım'a kadar devam edecek 31. İstanbul Kitap Fuarı'nın açılış saatleri 24 Kasım'a kadar 10:00-20:00, son gün olan 25 Kasım'da da 10:00-19:00. Ayrıntılı bilgiyi sitesinden edinebilirsiniz.