....Anlayacağın, mesele öyle göründüğü gibi basit değil, yemek tarifleri verme işi değil. Bak, mesela şu pandispanya.. Anlamını düşündün mü ? Çok kolay. İspanyol ekmeği... Neden şimdi bu ad? Ne olmuş da ekmek böyle kek haline gelmiş? Yoksa başından beri hep böyle miymiş? En mühimi bu ad neden korunmuş? Göç yolları mı?...

Bir de her bayramın, her yörenin hatta her annenin kendine göre bir lezzeti vardır ya, en çok onu beklersiniz dört gözle. Annemin içli çöreği, babaanemin aşuresi, yengemin mantısı, amcamın kahvaltısı... Liste uzun saymakla bitmez. Yazsanız çıkar her evden bir kitap. Mario Levi'nin evinden çıkmış. Şabat akşamı için kaşkarikas, Roş Aşana (yeni yıl) için yapılan pastelikoslar... Okurken bile damağınızda hissedebileceğiniz adı yabancı ama aslında çok yakın tatlar. Almodrote, bulema de berencena; tatlı olarak mustaçudos, ya da çayın yanında boyikos de kaşer... Hatta ödül olarak her biri için en ince ayrıntısına kadar tarifleriyle, anılarıyla ve hissettirdikleriyle yazılan bir kitap.

Tabii ki sadece yemek tarifleri değil kitap. Tarifler, tatlar, önerilerin yanında (evet yazarın aralarda yaptığı öneriler gerçekten harika); aile gelenekleri, 1980ler İstanbul'u ve Yahudilerin yavaş yavaş Tarlabaşı'ndan Şişli Osmanbey yakasına göçleri... Kısaca her anlamda bir yolculuk.
Doğan Kitap etiketiyle basılan romanın arkasında ki tanıtımında yazdığı gibi; "Siz de pandispanyayı pastanın keki sanıyorsunuz değil mi? Ya öyle değilse?"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder