Pazartesi, Şubat 13

İsimsiz..

" Gözlerimi açtım. Maslak'ın paramparça ve kirli silueti, taşlardan yontulmuş bir eskiçağ uygarlığı gibi kirli sislerin arasından ağır ağır yükseldi. Fonda motorun boğuk sesi... Grinin sonsuz tonu, çamurun sınırsız dokusuna bulaşmıştı semtin hırsla yükselen gökdelenlerle kaplı işyeri merkezinde. Dev binalar birbirine tutnarak, dayanarak, karışarak ayakta durmaya çalışıyordu. "

Bir İTÜ'lü olarak 6 senedir katediyorum Maslak yolunu. Her sabah aynı bu ruh hali, iç sıkıntısı. Taksim-Hacıosman metro hattındaki plaza çalışanlarıyla üniversite öğrencileri arasındaki büyük uçuruma traji-komik demek bile yetersiz kalıyor. Öyle ki kıyafetlerden, tavırlardan hangi mevkide çalışıldığını dahi anlıyorsunuz. Biraz seyretmek, dikkatli bakmak yeterli. Sonuçta yürüyen merdivenlerde bile yürüyen bir uygarlık Maslak-Büyükdere Caddesi. Hakan Bıçakçı da son romanı Karanlık Oda' da sadece bir sayfada her sabah yaşadığım o büyük uçurumu çok güzel aktarmış.

Hakan Bıçakçı Bilkent Üniversitesi İktisat Bölümü'nden mezun olmuş ve ilk yazıları Dört Mevsim edebiyat dergisinde yayımlanmış. Daha sonrasında ise bir çok edebiyat dergisinde ve gazetelerde yazmış. Kendi kişisel web sayfasında yazılarının bir kısmını bulabilirsiniz. En son Notos' un şubat-mart sayısında bir öyküsü yayımlandı ve yine Afili Flintalar' da edebiyat, sinema, müzik, popüler kültür gibi bir çok konuda yazıyor. İletişim Yayınları'ndan çıkan Karanlık Oda yazarın beşinci kitabı.



Fotoğrafçı olan kitabın kahramanı bir gece otobüste uyuyakalıyor ve son durakta hiç bilmediği bir yerde uyanıyor. Hikaye böyle başlıyor. Tabi hikayeden çok aslında kahramanın başına gelen garip olaylarla birlikte sürekli kendini, geçmişte yaptıklarını, yapmadıklarını ve yapamadıklarını sorgulamasını okuyoruz. Bir çok kişi kitabı psikolojik gerilim olarak kategorize etmiş. Bence daha çok iç hesaplaşma kitabı Karanlık Oda.

Kitapta yazar kendi müzik tarzını da yansıtmış bir anlamda. En ilginç nokta ise (bence) kahramanın adını öğrenemiyoruz bir türlü. İsimsiz olması karaktere bazen olmazlık katarken bazen de sizi anlattığı hissine büründürüyor. (yukarıda bahsettiğim bölümü okurken resmen bu benim demiştim).

Son birşey: sizce de kitabın kapak tasarımı çok orjinal değil mi?.

Hiç yorum yok: